Bookmark and Share
RAVZAGÜLLERİ   HABERLER

Bir zamanlar Irak'ta, Berzencî ve Hayderî,
Nâmında iki büyük, kabîle var idi ki,

Bunların arasına, girerek bir husûmet,
İlerleyip savaşa, döndü bu en nihâyet.

Ne kadar sözü geçen, îtibârlı adamlar,
Araya girdiyse de, mâni olamadılar.

Çâresizlik içinde, dedi ki bir çokları;
"Nehri'de Seyyid Tâhâ, barıştırır bunları."

Bir heyet tertîb edip, yollandılar Nehri'ye,
Ve bunu arz ettiler, Tâhâ-i Hakkârî'ye.

Dediler: "İşte böyle, çok müşkîldir vaziyyet,
Bunu hâlletmek için, buyursanız bir himmet.

Şu an iki kabîle, savaşmak üzeredir,
Kalmadı başka çâre, bütün ümit sizdedir."

Hem dînî, hem insânî, vazîfe olduğundan,
Kabûl edip, onlarla, Irak'a oldu revan.

Hâdise mahalline, gelirken yavaş yavaş,
Başlamak üzereydi, neredeyse bir savaş.

Lâkin teşrîf edince, oraya bu velî zât,
Ânında sona erdi, bu büyük fitne fesat.

Zîrâ iki taraf da, görüp Seyyid Tâhâ'yı,
Ânında bıraktılar, bu döğüş ve kavgayı.

Ve çok büyük hürmetle, onu karşıladılar,
Sonra birbirleriyle, barışıp anlaştılar.

Bu mahalden Nehri'ye, dönerken bu büyük zât,
Bir çeşmenin başında, eyledi istirahat.

Yanlarında bin kişi, vardı ki o zamanlar,
Buyurdu herbirine bir teveccüh ve nazar.

Bu, öyle bir teveccüh ve öyle nazardı ki,
Çok az vâki olmuştu, târihte bunun gibi.

Zîrâ o teveccühte, vardı ki bir bereket,
Beşyüz kişi bir anda, oldu ehl-i kerâmet.

Bir gün de seyyidlerden, iki kişi, bir ara,
Bir hayli hediyeler, yükleyip katırlara,

Hediye etmek için, Tâhâ-i Hakkârî'ye,
Irak'tan yola çıkıp, gelirlerdi Nehri'ye.

Lâkin Mûsâ Bey diye, bir münâfık, onları,
Durdurup, yükleriyle, gasbetti katırları.

O iki seyyid ise, üzülüp bu vak'aya,
Gelip haber verdiler, bunu Seyyid Tâhâ'ya.

O da bu münâfığa, gönderdi ki bir haber:
"Peygamber evlâdıdır, üzdüğün bu kimseler

Bunun için onlara, gösterip saygı hürmet,
Derhâl katırlarını, onlara iâde et.

Yükler bana âitti, olsunlar onlar senin,
Ve lâkin kalplerini, kırma bu seyyidlerin."

Mûsâ Bey, bu haberi, aldı ise de, fakat,
Onun bu ricâsına, etmedi hiç iltifat.

Onun bu tutumunu, öğrenip Seyyid Tâhâ,
Ona, başka biriyle, saldı bir haber daha.

Yine dinlemeyince, çok üzüldü bu hâle,
Artık Hak teâlâya, etti onu havâle.

Günlerden Cumâ idi, evinde o münâfık,
Gece yatmak üzere, yapıyorken hazırlık.

Midesine şiddetli, bir ağrı saplanarak,
Ölüp gitti o gece, durmadan bağırarak.

Kapkara, kömür gibi, olmuştu cenâzesi,
Seyyidleri üzmenin, bu oldu netîcesi.

- Etiketler: , , , , , , Gönderen ravzagulleri zaman: 13:30