Bookmark and Share
RAVZAGÜLLERİ   HABERLER



Uluslararası çalgı sınıflandırma sistemine göre bağlama, “uzun lutlar” (long-luthes) sınıfına girmektedir. Yapı olarak, sap boyuna göre daha küçük bir gövdeden oluşan bu tip çalgıların, oldukça uzun bir geçmişi bulunmaktadır. Bu geçmiş içinde başlıca Anadolu, Orta doğu ve Asya kaynakları öne çıkmaktadır.

İngilizce “luth” adı, Arapça "el-ud"dan gelmektedir. Endülüs kültürü aracılığıyla bu isim Avrupa kültürüne geçmiş ve luth, lauta, lauda gibi adlara dönüşmüştür.

Uzun saplı lutların tarihsel olarak görüldükleri ilk kaynak, MÖ. 3. bine ait, Akad devri silindir mühürleridir.

Özellikle MÖ. 2. binden başlayarak, daha küçük yapıdaki uzun saplı lutlar, Doğu Akdeniz, Mezopotamya ve Doğu Asya'da bulunmuştur.

Bu türlerin bilinen en eski örnekleri, MÖ. 1730-1580 tarihlerinde Mısır' da görülmektedir. Bunlar sapın uç kısmına doğru sivrilerek uzayan örneklerdir. Ayrıntılı resimler üzerinde açıkça görülebilmektedir ki, çalgı, üzerine bağlanmış bir mızrap veya çalanın bileğine bağlanmış bir tel aracılığıyla çalınmaktadır.

Bağlama benzeri çalgıların Anadolu'da bulunan en eski örnekleri ise, MÖ. 1680-1375 tarihlerinde, Eski Hitit Dönemi'ne aittir. Ayrıca, Zincirli ve Kargamış'ta (G. Antep) da, Geç Hitit Dönemi'ne ait çeşitli kabartma taş levhalar üzerinde de bu tip çalgılara rastlanmıştır.Bu tür çalgıların Frigler, Lidyalılar ve Urartularda da kullanıldığı bilinmektedir.

Bizans döneminde, 5. yya ait mozaikler üzerinde, "pandura" adı verilen, üç telli ve perdesiz örneklere raslanmaktadır. Bu mozaik Selçukluların Anadolu'ya gelişinden önce de, bu tür çalgıların Anadolu'da kullanılmakta olduğunun bir göstergesidir. L. Picken'a göre, uzun saplı lutların asıl kaynak yeri, Suriye ve çevresidir. Bu tip çalgılar, olasılıkla 2500 yıl önce Asya'ya geçmişti. Çünkü 2. ve 3. yylarda, benzer çalgılara Çin'de de rastlanmaktaydı.

Bağlama benzeri çalgıların batıya yeniden getirilişlerinde, Türkler’in aracılığı etkili olmuştur.Asya Türkleri arasında, bağlamaya benzeyen ilk örnekler, eski Kırgız Türklerinin yerleşim alanı olan Hakas bölgesinde bulunmuştur. İki telli olan bu örneklerin perdeleri yoktur. Bu çalgının perdeli örneklerine günümüzde "dutar (ikitelli)" denilmektedir. Genel olarak Asya Türkleri, bağlama tipli telli çalgılara "kopuz" yada "komıs" adını vermektedir. Asya kopuzlarında, tel sayısı ikiden fazla olanlara da (tanbura anlamında) "dambra" yada "dombra" denilmektedir. Gürcüler, bu tip çalgılara "pandur" demektedirler. Bu ilişki ve benzerlikler, "pandura" ile "tanbura" arasındaki yakınlık ve yaygınlığa da dikkatimizi çekmektedir.

Günümüzde özellikle Balkanlardan başlayarak, Anadolu, Suriye Irak, Gürcistan, Ermenistan Azerbaycan ve Asya'ya uzanan bölgede karşımıza çıkan bu tür çalgıların yayılmasında, Osmanlı Türkleri'nin de etkili olduğu anlaşılmaktadır. Günümüzde Balkanlar’daki uzun saplı çalgı kültürünün yaygınlaşmasında ve genel anlamda “batıya doğru olan yayılma”da, Osmanlıların iskan politikalarının etkili olduğu anlaşılıyor.

Anadolu'da, bağlama ailesi çalgıların, olağanüstü bir çeşitlilik sunması ve hemen her yörede kullanılması, çalgının "yerli"liği adına önemlidir. Anadolu sazlarında, bu türden çalgıların adlandırılmasında, farklı yöntemler uygulanmıştır. Sözgelimi tel sayısına göre, boyuta göre, çalındığı akorda ve hatta çalındığı yere göre yapılan adlandırmalar yaygındır. Önceleri "ikitelli"den "onikitelli"ye kadar değişen ve tel sayılarına göre yapılan adlamanın yerini, giderek çalgının boyuna, çalındığı akorda yada çalındığı yere göre yapılan adlamanın aldığı görülür. Sözgelimi cura, ırızva, bağlama, bozuk, tanbura, çöğür, divan sazı, meydan sazı gibi adlar, bu dönüşümün tipik örnekleridir. Bağlama, bozuk gibi adlar, hem özel bir tür, hem de bir akort bildirmektedir. Divan sazı, meydan sazı gibi örnekler, çalgının, mekansal büyüklüğüne de çağrışım yapan adlamalara örnektir.

Anadolu sazlarındaki bu adlamaların tarihsel gelişimini incelerken, yararlanılan önemli kaynakların başında, halk ozanlarının şiirleri gelmektedir. Yunus Emre (XIII.yy)'den başlayarak, kopuz, çeşte (şeştar-altıtelli), tanbura, cura, saz, bağlama, çögür gibi adların, sıkça bu metinlerde geçtiği görülür. Kaygusuz Abdal (XIV.yy), Pir Sultan Abdal (XVI. yy), Kazak Abdal (XVI.yy), Köroğlu (XVI.yy), Karacaoğlan (XVII.yy), Dadaloğlu (XIX.yy), Dertli (XIX.yy), Aşık Veysel (XX.yy) gibi daha pekçok ozan, hayatlarını paylaşan bu sadık dost için, şiirler söylemişlerdir.

Ali Ufki (XVII.yy), Kantemiroğlu (XVIII.yy) gibi Osmanlı Saray hizmetinde bulunmuş hristiyan kökenli Avrupalı tutsaklar, o dönemin müzik ve çalgılarıyla ilgili önemli bilgiler vermektedirler. Özellikle tanbur, şeştar gibi isimlere onların eserlerinde de rastlanmaktadır.

Önemli bir başka kaynak olarak, yabancı gezgin ve resmi görevlilere ait seyahatnamelerin kayda değer gözlem ve bilgiler içerdiği görülmektedir. XV. yydan itibaren gelişmeye başlayan ancak özellikle XVII. yydan sonra yoğunlaşan bu kaynaklarda da, saz kültürüne ilşkin pekçok bilgi elde etmek mümkündür. Nicholay (XVI.yy), Blainville (XVIII.yy), Fonton (XVIII.yy), Toderini (XVIII.yy), Vileatteaou (XIX.yy) gibi yabancı gezginlerin yanısıra, yerli gezginlerin en öenmlisi olan Evliya Çelebi (XVII.yy), 'den de telli çalgılarımıza ilişkin bilgiler derlenebilmektedir.

Bağlama benzeri çalgıların günümüzde yaygın olduğu bölgelere bakıldığında, bunların antik dönemlerdeki dağılımla hemen hemen örtüştüğünü görmekteyiz. Tarihsel gelişmenin etkileriyle yayılmanın yönünün, daha çok doğudan batıya doğru olduğu söylenebilir. Özellikle lut - lavta türlerinin, Avrupa Ortaçağ ve Rönesans müziklerinde önemli bir rol üstlendiği görülüyor. Minnesaenger, meistersinger, troubadour gibi adlar alan, Ortaçağ'ın gezgin şair-besteci müzisyenlerinin büyükçe bir bölümü, şarkılarını lavta eşliğinde söylemekteydiler. Batıda Barok dönemde de gözde olma özelliğini sürdüren lut - lavta müziği, Klasik Dönem’le birlikte önemini kaybetmeye başlamıştır.

Günümüzde, bağlama benzeri çalgıların hala oldukça geniş bir ülkeler coğrafyası içinde kullanılıyor olduğunu görüyoruz. Uzakdoğudan Asya kültürlerine, ortadoğudan Anadolu'ya, Balkanlardan Akdeniz kültürlerine hatta Latin kültürlerine dek, çok değişik form, ölçü ve adlar altında kullanılan bağlama benzeri çalgıların, farklı kültürlerden insanlarla olan ilişkisinin daha uzun yıllar, gelişerek devam edeceği görülmektedir. Halk müzikleri içinde de çoğu ülke için, bu aileden çalgılar, vazgeçilmez bir değer taşımaktadır.

BAĞLAMADA AĞAÇ KULLANIMI

Dut ağacı bağlamanın en yaygın ve en eski malzemesidir. Bu seçim boşuna olmayıp, dutun bağlamaya hem görsel hem de akustik açıdan yakıştığı bir gerçektir. Asya da kullanılan bağlama benzeri çalgıların da temel malzemesi gene dut ağacıdır. Ancak son çeyrek yüzyıl içinde mevcut ağaç potansiyelinin bilinçsizce harcanması ve yabancı ağaçların girmesiyle birlikte dut kullanımı azalmış ve başka ağaçlardan da tekne yapılmaya başlanmıştır. Tekne yapımında kullanılan yerli ağaçlar arasında gürgen (kayın), kestane, karaağaç, ceviz ağacı gelmektedir. Yabancı ağaçlar arasında vengi, paduk, gül, maun sıkça görülür. Teknede kullanılacak ağacın gözenekli, gevrek, en az orta sertlikte, rezonans yapabilecek nitelikte olmalıdır. Adı geçen ağaçlardan özellikle dut, karaağaç, vengi, paduk, maun ve ceviz teknede iyi sonuç vermektedir.

Bağlama yapımının tarihsel gelişimi incelendiğinde bundan yarım yüzyıl öncesine kadar bağlama teknesinin sap ile aynı ağaçtan, yekpare olarak yapıldığı ve genel görünüm itibariyle cura-bağlama veya en fazla tanbura boyutlarında olduğu görülür. Eski bağlamaların ağızları dar, formları köşelidir. Çoğunlukla ses deliği yoktur veya delik(ler) ses tahtası üzerindedir. Sapın ve teknenin yekpare olmasının yanısıra ses tahtası olarak da dut ağacı kullanımı yaygındır. Yekpare sap-tekne geleneği halen Fethiyeli Ramazan Güngör Usta (aynı zamanda şelpe tekniğinin çok önemli bir icracısıdır) tarafından sürdürülmektedir. Şehirleşme süreci ile birlikte bağlamanın tekne, sap ve ses tahtası ayrı parçalardan ve ağaçlardan yapılmaya başlanmıştır.

TEKNE

Tekne formu önceleri küçük, dar ağızlı ve sivri modelli iken özellikle seksenli yıllardan sonra derinlik ve ağız genişliği anlamında büyüyüp, arka kesit itibariyle U görünümlüleştiği ve daha dolgunlaştığı görülür. Bunda kısa saplı bağlamanın yaygınlaşmasının büyük rolü vardır. Diğer taraftan, teknedeki bu değişikliğin bir sebebi de volüm konusunda zayıf kalan bağlamanın bu dezavantajının giderilmesi amacıdır. Özellikle ellilerden itibaren şehirleşen bağlama hem volüm problemini çözmek için tekne ve sap boyu olarak büyümüş (divan ve meydan sazı) hem de tek boyutun veremediği tonları elde edebilmek amacıyla büyümeye ilaveten küçülmüştür(cura). Sapta kırma açısı da bu sıralarda kullanılmaya başlanmıştır. Ancak konuyu netleştirmek açısından şu tarihsel ve mantıksal doğrunun altını çizmek gerekir; bağlama karakteri itibariyle dar ağızlı, ağız genişliğinden 1-2 cm kadar fazla derinlikli, profilden hafif sivri, arkadan V görünümlü ve uzun saplı bir çalgıdır.

SES TAHTASI

Göğüs, döş veya kapak adlarıyla da anılan ses tahtası, bağlama da akustik işlev üstlenmiş, hayati bir bölümdür. Alan itibariyle ud, gitar, tanbur gibi çalgıların ses tahtalarından daha dar ve kalınlık olarak kalın olduğundan niteliği ve takılma şekli son derece önemlidir. Öyle ki bu saydığımız unsurlardaki ufak olumsuzluklar bağlamanın hassas akustik dengesini etkiler. Bunların yanısıra bağlamadaki ses tahtasının balkonsuz ve tellerin hemen hiçbir telli çalgıda bulunmayacak kadar ince olması da bu oluşturulması zor dengeye ilave zorluk katmaktadır.

Ses tahtasında kullanılan ağaçlar ladin ve köknardır. Son zamanlarda aslen gitar ses tahtası olarak kullanılan koyu ve açık renkli sedir ağaçları da takılmaya başlanmıştır.

Bağlama ses tahtasının en önemli özelliği de iki yönde bombeli olmasıdır. Bombe bir taraftan tahtanın tellerin yükü altında çökmesini önler diğer taraftan da tınıya bas-tiz dengesi açısından karakter kazandırır. Söz konusu bombelerin yanal olanı tekne ağzına verilen hafif kubbemsi eğime tahtanın ısıtılıp eğilerek oturtulması yoluyla elde edilir. Diğer bombe ise doğrusaldır (sap yönündedir) ve takılış esnasında kanca ile tahtanın kastırılmasıyla elde edilir. Bağlamanın tarihi boyunca bombe kullanımı incelendiğinde eski çalgılarda bombeye çok önem verildiği hatta bugünkü kullanımına göre oldukça abartıldığı gözlemlenir.

SAP

Kol diye de adlandırılan sap, bağlamanın fiziksel olarak işlev üstlenmiş bir bölümüdür. Genellikle akgürgen (kayagürgeni), sarıgürgen (kayın) ve akçaağaçtan (kelebek) yapılmakla birlikte eski çalgılarda eriğin de kullanıldığı da görülür. Prensip itibariyle sap olarak kullanılacak ağacın gözeneksiz cinsten, homojen nitelikli ve özgül ağırlığı fazla olması gerekir. Saplık ağaç en az birkaç sene bekletilmiş olmalıdır. Ağacın üzerinde budak, hare veya düğüm bulunmamalıdır. İyi bir saplık ağacın özelliği liflerinin kesintiye uğramaksızın ve mümkün olduğunca doğrusal olmasıdır. Ayrıca estetik görünüm de tercih edilmelidir.

AKUSTİK AÇIDAN BAĞLAMA

Bağlamanın akustik işleve sahip üç bölümü vardır: Bunlar; "tekne", "ses tahtası" ve "orta eşiktir". Bağlamada rezonans, tezenenin telleri tınlatmasıyla elde edilir. Tınlayan teller orta eşik yoluyla ses tahtasını, ses tahtası da tekneyi tınlatır. Bu hareket bu aşamadan sonra geriye döner ve teknenin ses tahtasını tınlatması, onun da telleri tınlatmasıyla bir etkileşime dönüşür. Bağlamada ses, akustik elemanlar arasında iki türlü yayılır; "ağaçtan ağaca" ve "havadan (boşluktan) ağaca". Şüphesiz ağaçtan ağaca yayılım daha güçlü ve önemlidir. Genel olarak arkadan U ve V kesitli olmak üzere iki tip tekne vardır. Başka birçok özellik de etkilemekle birlikte U kesitli tekneler daha dolgun ve bas karakterli; V kesitliler de tiz karakterli ses üretir. Bağlama teknesi bir çeşit rezonatördür. Teknede tizler ses tahtası ile yarı derinlik arasında, baslar da teknenin sırt ve dip kısmında tınlar. Dolayısıyla sırt ve dip kalınlığı çok ince teknelerde baslar koftur.

Teknenin yanaklarını hafif içeri doğru kıvrık olması sese lezzet katıcı bir özelliktir. Profilden 'yarım armut' şeklinde tarif edilen bağlama formunun yarım daire şekline yaklaşmaması gereklidir. Profilden, dolgun sırt ve boyun kesiti akustik açıdan ölü bölgelerdir. Sesin odaklanması ancak form, ağız genişliği ve derinliğin kombinasyonuyla sağlanır. Fazla derinlik sesin içerde kalmasına (dolayısıyla boğuk ve kof olmasına), az derinlik de önde veya dışarda tınlamasına (dolayısıyla çok bağırtkan ve boş, renksiz tınlamasına) sebep olur. Tekne kalınlığı yanaklarda 3 mm.den az olmamalıdır. Bu kalınlık sırt ve dipte en fazla 3,5 mm, ses deliği çevresinde 5mm. civarında olmalıdır.

Ses tahtasının her bölümü aynı derecede tınlamaz. En rahat ve fazla tınlayan kısım bir (tanbura düşünüldüğünde) ortada, bir insan eli büyüklüğündedir. Bir ses tahtasında yanal ve doğrusal olmak üzere iki bombe olmalıdır. Bu bombeler gerek gözle gerekse cetvel veya mastar yardımıyla görülebilir. Tahta kalınlığı küçük boylarda en ince yerde (sapa yakın dar kısım) 3mm den az, en kalın yerde (arka kısım) 5 mm den kalın olmamalıdır. Orta ve büyük boy bağlamalarda bu ölçülere 1-1,5 mm eklenmelidir.

Orta eşik yumuşak (kelebek, porsuk) veya sert ağaçlardan (kızılcık, şimşir, çalı) yapılabilir. Bu tercih bağlamanın bas-tiz dengesindeki zaaflara göre yapılmalıdır. Aşırı parlak, tizleri baskın çalgılarda yumuşak ağaç basları açar. Diğer yandan boğuk tonları sert eşik kullanarak açmak mümkündür. Orta eşiğin üstte sert, altta yumuşak ağaç kullanılarak iki katlı yapılması da mümkündür. Bu tip eşik de basları açıcı özelliktedir. Eşiğin tellerin altına gelmeyen kısımlarını oyarak boşaltmanın iç sürtünmeyi azaltmak açısından faydası vardır. Ayrıca tellerin bastığı ağız kısmının ve eşik tabanının geniş olması basları, dar olması da tizleri destekler.

Her çalgıda olduğu gibi bağlamada da kullanılan cilanın önemi çok büyüktür. Gomolak cila ve selülozik vernik tercih edilmeli, sap dışında hiçbir bölgede polyester kullanılmamalıdır.

BAĞLAMANIN ÖLÇÜLERİ

Bağlama hiçbir çalgıda görülemeyecek derecede farklı boyutlarda yapılan bir çalgıdır. Bağlamanın boyutları anlamında (aynı zamanda kullanılan malzeme itibariyle de) standarda sahip olamayışı "konar-göçer yaşam orijini"ne sahip olmasındandır. Oyma tekne geleneği de standardizasyonu zorlaştıran bir diğer sebeptir. İlk bakışta bu bir dezavantaj gibi görünmekle birlikte, bu durum icracıya oldukça geniş bir tını yelpazesi sunar. Bugün kullandığımız bağlamaların boyutları, 20 ile 52 cm arasında değişmektedir. Kabaca, 20 ile 30 cm tekne boyu arası "cura", 30-35 arası "dede bağlama", 36-44 arası "tanbura", 44-47 arası "çöğür" ("abdal sazı" da denir) ve 48 ve üstü "divan" olarak adlandırılır.

Bağlamanın sap uzunluğu TEKNE BOYU X 4/3 şeklinde formülize edilebilir. Köprü diye de tabir edilen orta eşik TEKNE BOYU / 5 mesafesine konulur. Ancak bu kuralları ufak toleranslarla esnetmek mümkündür.

İYİ BAĞLAMANIN ÖZELLİKLERİ

Akustik olarak iyi bir bağlama uzun tınlamalı, iyi bir ses rengine ve dengesine olmalıdır. Yapısal olarak kusurlu olmamalıdır. Kusurlu bir bağlama akustik açıdan da zaaflıdır. Sapında esneme (atma), ses tahtasında çökme olmamalıdır. Orta eşik (köprü) yüksekliği makul olmalıdır. Bağlama aynı zamanda estetik boyutu olan bir çalgıdır. Orantılı boyutları olan, işçiliği iyi bir bağlama zarif bir tablo gibidir.

BAĞLAMANIN BAKIMI

İyi bir icracı olmanın önemli bir şartı çalgıyı iyi tanımak ve onun ihtiyaçlarını karşılayabilmektir. Bağlama bir insanın rahat edebileceği ortam ve hava şartlarında kullanılmalı ve saklanmalıdır. Nem, aşırı sıcak ve soğuktan korunmalıdır. Bağlamadaki ağacın, kesilmiş olmasına rağmen hala canlı bir organizma gibi davranabileceği (çalışabileceği), en kuru ağacın bile %3-4 oranında yaş olduğu unutulmamalıdır. Çalgının telleri kullanım sıklığı da gözetilerek 3 ayda bir mutlaka değiştirilmeli, teller değiştirilirken bağlama 'polish' ile temizlenip parlatılmalıdır. Bağlama kullanılmadığı zamanlar asılarak bekletilmemeli, bu esnada teller asla ve asla gevşetilmemelidir.

BAĞLAMADA BOYUTLAR VE SES TONLARI

1-Meydan Sazı 110 Frekanslı LA sesine akort edilir.Tekne boyu 52,5 cmTekne eni ve derinliği 31,5 cmSap boyu 70 cmTel boyu 112 cm

2-Bağlama 220 Frekanslı LA sesine akort edilir.Tekne boyu 41,5 cmTekne eni ve derinliği 24,9 cmSap boyu 55 cmTel boyu 88 cm

3-Bağlama curası440 Frekanslı LA sesine akort edilir.Tekne boyu 26,5 cmTekne eni ve derinliği 15 cmSap boyu 36 cmTel boyu 58 cm

4-Divan Sazı 146 Frekanslı RE sesine akort edilir.Tekne boyu 49 cmTekne eni ve derinliği 29,4 cmSap boyu 65 cmTel boyu 1 04 cm

5-Tanbura 293 Frekanslı RE sesine akort edilir.Tekne boyu 38 cmTekne eni ve derinliği 22,8 cmSap boyu 50 cmTel boyu 80 cm

6- Tanbura Curası 586 Frekanslı RE sesine akort edilir.Tekne boyu 22,5 cmTekne eni ve derinliği 13,5 cmSap boyu 30 cmTel boyu 48 cm

- Etiketler: , , , , , , , , , , Gönderen ravzagulleri zaman: 01:33